3 Kasım 2010

Tati'den Modern Hayat Güzellemeleri

100 küsür yılı devirmiş sinema tarihinin en özel isimlerinden birisidir Jacques Tati. Nesnelerle, eşyalarla ve insanlarla olan ilişkilerimizi biçimlendiren modern yaşam formlarının mizahını yapar. Modernizmin gündelik hayat pratiklerimizde ürettiği sakarlıkları, dalgınlıkları, çokbilmişlikleri güleryüzlü bir biçimde eleştirir. Chaplin ve Peter Sellers eksenine çok da uzak değildir mizah anlayışı, ama yine de kişisel ve benzersizdir. Örneğin Şarlo modern zamanların şaşkın, sıradan, bilgisiz ve donanımsız bir bireyi olarak karşımıza olduğu gibi çıkarken, Tati'nin Monsieur Hulot'su modern hayat karşısındaki şaşkınlığını toplumdan esirgemeye çalışır. Şarlo halkın içindendir, proleteryadandır. M.Hulot ise burjuvaziden gelir. Bir beyfendidir Hulot. Şarlo atomik bir enerjiyle çalışan bir işçi gibi dört döner kamera önünde. Şakınlığını görmemizi, bizim de kendisiyle birlikte şaşırmamızı ve gülmemizi ister. M.Hulot ise sakin, vakur ve kendinden emindir. İçine düştüğü komik durumları görmemizi istemez, modern yaşamın hayatında yol açtığı sakatlıkları ötekilerden sakınmaya çalışır. M.Hulot'da güldüğümüz şey de budur aslında. Tati az söz ve diyalogla modern hayatın ironik hallerini taşır perdeye. Tesadüflerle can bulan bir modern zamanlar parodisidir filmleri.

Tati'nin en güldüğüm filmi sanırım "Mon Oncle". Burada birkaç sekansını hatırla(t)mak istediğim filmi ise başka: "Les vacances de Monsieur Hulot". Les vacances de Monsieur Hulot 1953 yapımı. Mon Oncle'dan bir önceki filmi, aralarında 5 sene var. Oscar'da en iyi senaryo dalında aday gösterilmiş, Cannes'da en iyi film adayı olmuş, Louis Delluc ödülünü kazanmış.

Les vacances de Monsieur Hulot'da, Hulot amcamızın yaz tatilini geçirmek üzere geldiği bir sahil kasabası otelinde başına gelen komik durumları izleriz. Hulot bir sekansta, plajda az sonra bineceği kanosunu tamir etmeye oturmuştur. Kanonun her bir tarafını boyadıktan sonra sağında solunda üstünde yürüyerek eksik bir şey kalıp kalmadığını denetler. Amma velakin denetim esnasında kanoyu tam ortasından kırar. Yine de hiçbirşey olmamış gibi denize açılır. Kano denizin ortasında az önce kırıldığı yerden ikiye katlanır. Kanonun içinde sandviç olan Hulot kurtulmak için çırpınır. Çırpınma esnasında kanonun iç muşambası da parça parça açılır. Ortaya timsah görünümlü bir çeşir deniz canavarı çıkar. Hulot kendini kurtarmaya çalıştıkça timsah korkutucu ağzını açıp kapayarak koca dişlerini gösterir. Sonunda plaj halkı canavardan korkarak otele doğru can siperhane kaçmakta bulur çareyi.












Bu da söz konusu sekansın videosu:



Bir diğer sekansta da Monsieur Hulot otelin giriş katındaki bir odanın duvarlarınaki resimleri, bibloları bir müfettiş ciddiyetiyle incelemektedir. Odada ileri geri yürürken farkında olmadan odadaki ayı postunu çizmesinin arkasındaki çengele takar. Daha sonra attığı her adımda ayı postu da kendisiyle birlikte yürümeye başlar.



Son olarak da ördek avcısı (adını ben uydurdum) sekansını analım. Hulot diğer otel sakinleriyle birlikte piknik yapmak için arabasına biner. Arabası olanlar diğer otel müşterilerini arabalarına alırlar. Hulot da oteldeki iki kadını alır arabasına. Ancak motorda arıza çıkar. Hulot yolun ortasında kalan arabayı tamir etmeye çalışırken arabayı sabit tutan aksı devirir. Araba hareket ederek öndeki diğer motoru durmuş arabayı harakete geçirir. Hulot o arabanın peşinden koşarken kendi arabası da harekete geçer. Hulot diğer arabaya yetişemeyeceğini anlayıp geri döner. Ancak geri dönerken yanından geçen arabanın kendi arabası olmadığını anlayamaz. Arabasındaki matmazellere zarif bir selam verir sadece. Arabanın kendi arabası olduğunu idrek ettiğinde ise iş işten geçmiştir. Arkasından koşup yetişmeye çalışır ancak araba büyük bir köşkün bahçesine girmiş yol almaktadır. Köşkün bahçesindeki koruyucu köpekler Hulot'yu kovalayınca Hulot da geri kaçmak zorunda kalır. Kaderine terk edilen araba yokuş aşağı şoförsüz giderken, kaportanın yanında asılı duran yedek lastik kopar ve arabayla birlikte ilerlemeye çalışır. Ancak yedek lastiğe bir korna bağlıdır ve tekerlek kendi ekseninde attığı her turda tekerleğe bağlı olan korna da ördek sesi gibi öter. Tesadüf bu ya tam o sırada köşkün sahibi de evinin geniş terasında av talimi yapmakla meşguldur. Araba köşke yakınlaştıkça adam da ördek geldiğini sanıp tekerlekli sandelyesinden dört bir yana ateş etmeye başlar.

* maalesef videosu yok, youtube baba duy sesimizi













    

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder