12 Kasım 2010

Haneke ve Kent Üçlemesi


Çağın ruhunu en iyi kavramış auteur yönetmenlerin başında geliyor Haneke. Bunu söylerken bir tek duygusal buzlaşma, kötülük toplumu, medya simülasyonu, vicdan yitimi, burjuva ahlakı ekseninde yaptığı filmlerin içeriksel yoğunluğundan söz etmiyorum. Bunların yanı sıra, sinema düşünme metodolojisindeki aşkın bilinci ile çığır açan bir düşünce estetiği sunuyor Haneke. 1989 yapımı Yedinci Kıta, 1992 yapımı Benny’s Video ve 1994 yapımı Tesadüfi Bir Kronolojinin 71 Parçası (TBK71P) filmlerinden oluşan Kent Üçlemesi, düşünce estetiğini en iyi yansıtan eserleri bana kalırsa.

Parçalı Anlatım

Ezra Pound “Teknik içtenliğin yoklamasıdır” diyor. Kent Üçlemesi’nde öfkesinin ve derdinin içtenliğini kanıtlıyor Haneke. Funny Games ve La Pianiste’te uzaklaştığı, Caché ile kısmen geri döndüğü parçalı anlatım tekniği Haneke’nin modern çağın gerçekçilik anlayışını sorgularken takındığı en esaslı tavır. Şöyle söylüyor Haneke TBK71P için verdiği bir röportajında “Gerçek her zaman parçalıdır. Gerçeği sadece fragmanlar yoluyla kavrayabiliriz. Gündelik deneyimlerimiz içerisinde çok ufak parçaları görürüz, ve bundan da azını anlayabiliriz ancak. Konvansiyonel sinema her şeyi bildiğini, anladığını göstermek ister. Bu düşünce beni rahatsız ediyor.” Yedinci Kıta’da 3’er kez olmak üzere toplam 9 dakika boyunca arabanın temizlik silindirlerinden geçişini izleriz. “İnsanlar yaşamıyorlar, sadece yapıyorlar” diyen Haneke gündelik ritüeller tarafından esir alındığımızı anlatmak için Georg’un ayakkabı bağlama alışkanlığını, garaj kapısının otomatik açılış ve kapanışını, ev fertlerinin diş fırçalarının ayrı kaplarda durduğunu filmin farklı bölümlerinde ikişer üçer kez gösterir. Filmin açılış sekansından sonuna kadar pek çok kere gördüğümüz Avustralya tatili reklam afişi burjuva ailemiz altıncı kıtayı pas geçip yedinci kıtaya yolculuk yapmaya karar verdiğinde anlam kazanır. Filmin ilk çeyreğinde ve ortalarında muştulu ve özgür bir geleceği imlemek adına sahile vuran dalgalarla hareketli betimlenen afiş, filmin sonlarında hareketsiz, vaatlerini yitirmiş, ölü bir resme dönüşür. TBK71P adından da anlaşılacağı tesadüflerle örülü ve süreksizliğin hâkim olduğu 71 parçada anlatılan bir üçüncü sayfa haberidir. Parçalı anlatım metodu “Sinemada anlatmamalısınız, göstermelisiniz” diyen Haneke’nin konvansiyonel sinemadan uzaklaşması yolunda oldukça önemli.

Gerçeklik ve Simülasyon

Medyanın simülasyonu ve gerçeği temsil ettiği iddiasındaki kitle iletişim araçlarının gerçekliği algılayış biçimimizde açtığı kapanmaz yaralar karşısında sonsuz bir öfke duyar Haneke. Ekran, gerçekliği bozar, yıkar ve yeniden üretir. Benny’s Video’da ekranda domuzun öldürüldüğü sekansı başa sarar sonra ağır çekimde tekrar izleyebilir, sonra dondurur, ileri sarar ve hatta cinayeti atlayıp geçebiliriz istersek. Benny’nin kızı öldürdüğü sekansta tetiği çekmesiyle birlikte olan bitenleri odadaki ekrandan görürüz. Haneke, bunu izleyicinin cinayeti bir gerçeklik değil bir artefact (insan eliyle yapılan bir şey) olarak görmesini sağlamak için yaptığını söyler. Gerçeğin ekrandaki temsilinin nerede başladığını ve nerede bittiğini sorgular Haneke. Benny’nin tetiği çekmesiyle birlikte canlı yayına geçer ekran. Kadrajına giren her şeyi canlı olarak kaydeder ve bozup değiştiremeden verir. (Kızın yere düşüşü, yerde kıvranışı, Benny’nin kızın kanlar içindeki cesedini yerde sürüklemesi vs.) Görüntüler hamdır, henüz kurgulanmamıştır. Benny, yaptıklarını ailesine anlatarak itiraf etmez, görüntüleri izletir. Ailesi sorular sorarak cinayetin sebebini, öncesini, sonrasını anlamaya, sözde gerçekliğe vâkıf olmaya çalışır. Vicdan azabı duymak yerine olayı nasıl bertaraf edebileceğinin hesaplarını yapan babanın, kızın cesedini gömdüğü bir sahneye rastlamayız. Gerçeklik ile algılamamız istenen şey birbirinden farklıdır, tıpkı televizyonda olduğu gibi. Eğer Benny vicdan azabı duyup polise suçunu itiraf etmese, eldeki tek gerçeklik kanıtı olan video görüntüleri yok edildiği anda Benny’nin suçlu bulunması için de elde hiçbir kanıt kalmayacaktır. Gerçeklik bir video görüntüsünün içine hapsedilmiştir, görüntüler yoksa gerçeklik de yoktur. Görüntüler mevcutsa da manipüle edilerek kolayca yeniden üretilebilir.



Haneke medyanın hakikat söylemine karşı rahatsızlığını şöyle açıklıyor. “Medya bugün çok tehlikeli bir şey yapıyor; bize manipüle edilmiş imajlar sunuyor ve bunun gerçeklik olduğunu söylüyor. (…) Medyanın yaşamımıza bu denli sızmasından önce, insanların inançları ve bilgileri kendi deneyimleri dâhilindeydi. Bugün çok farklı gerçeklik yansımalarının sürekli evimizin içinde olmasından dolayı, insan herkesi ve her şeyi tanıdığı hissine kapılıyor.”

Babasının “Niye yaptın bunu” sorusuna “Bilmiyorum. Nasıl olduğunu görmek istiyordum, yani sanırım” diye cevap veren Benny de kendi gerçeklik duygusunu yitirmiştir. Medyanın kendisine sunduğu rafine ve manipüle edilmiş gerçekliği tecrübe etmek ister ve kendi mevcudiyetine ancak bu şekilde sahip olabileceğini düşünür.

Susan Sontag “Görüntü Dünyası” isimli yazısında modern ve ilkel insanların görüntülerinin kaydedilmesine verdikleri tepkinin farklılığına dikkat çeker. “Endüstrileşmemiş ülkelerdeki insanların fotoğraflanmaya karşı hâlâ duyarlı olmalarına, bunun bir tür tecavüz, bir saygısızlık eylemi, kişilik ya da kültürün kılık değiştirmiş bir yağmalanışı olduğunu hissetmelerine rağmen, sanayileşmiş ülkelerin insanları fotoğraflarının çekilmesini beklerler – birer görüntü olduklarını ve fotoğrafla gerçek hale geldiklerini hissederler.” Benny’nin annesiyle yaptığı Mısır seyahatinde gördüğü her şeyi, gündelik hayatlarının en ince ayrıntısını kadar sürekli kameraya alması gerçekliğin modern insanın zihninde ancak kayıt altına alındığında var olabilen bir olguya dönüştüğüne işaret eder.

Kent Üçlemesi’nde tüm karakterler kendi yok oluşlarının (self destruction) içinde sona doğru adım adım ilerlerler. Benny, masum kızı öldürerek süreci başlatmış, nihayetinde suçunu itiraf ederek vicdanını temizlemiş; buna karşılık gençliğine elveda demiştir. TBK71P’da Max bankada açtığı ateşin hemen ardından arabasına binip kendini vurur. Yedinci Kıta’da ise filmin bütünü yok oluş sürecinin kendisidir zaten.

‘Sıkıntı’yı Gidermenin Üç Yolu

Sıkıntı, Haneke filmlerinin vazgeçilmez öğesidir. Kent Üçlemesinin kişileri üzerlerine yapışmış sıkıntıyı gidermek için başlıca üç yola başvururlar. Şiddet kullanmak (kendine yönelik-dışa yönelik), ağlamak-hıçkırmak ve dua etmek…


Haneke şiddeti gerilimi artırmaya yönelik bir araç olarak kullanmaz, estetize etmez şiddeti. Hayatın parçalılığı içinde tanık olduğu kadarıyla, tanık olduğu parçaların gerçekliği dâhilinde sunar şiddeti. TBK71P’da bir yandan televizyon tarafından gösterilen amansız küresel şiddete tanık olurken, bir yandan da şehirde hemen her gün yaşanan ve artık sıradanlaşmış (banka kuyruğunda, benzincide, okulda, metro istasyonunda) şiddete tanık oluruz. Yedinci Kıta’da Georg ve Anna’nın kendilerini yok etmek için uyguladıkları şiddet aslında kendi geçmişlerine, hatıralarına, anlamsız hayatlarına ve bağlandıkları burjuva ahlakının tamamına yönelmiştir. Evi kırıp dökerler, plaklarını, kitaplarını, fotoğraflarını, bankadaki bütün paralarını yok ederler. Kızları Eva ve akvaryumdaki balıklar da nasiplerini alır dizginsiz şiddetten. Benny’s Video’da masum bir domuza ve masum bir kıza karşı uygulanan şiddet üstelik videoya kaydedilir.

Kent Üçlemesi’nin kişileri kendilerine, yakınlarına ve topluma yabancılaşmış kişilerdir. Yabancılaşmanın getirdiği sıkıntının şiddete evrilerek bertaraf olamadığı durumlarda, kişiler kendi içlerine dönerek sinirsel boşalmalar yaşarlar. Sıkıntı kimi zaman bir takım somut sebeplere dayanır, kimi zaman da kaynağı derinlerde yatan bir bunaltı (angoisse) şeklinde yaşanır. Kent Üçlemesi’nin kişileri en mecalsiz anlarında ya da durup dururken sinirsel boşalmalar yaşar ve ağlarlar. Yedinci Kıta’da Anna yıkama silindirinden geçen arabalarının içinde, seyirci tarafından bilinmeyen bir sebeple birden ağlamaya başlar. Benny’s Video’da yaşadıklarından uzaklaşmak için Mısır’a tatile giden annesi Benny ile yatakta yan yana uzanmışlarken birden ağlamaya ve hıçkırmaya başlar. TBK71P’da kocasından sevgi görmeyen ev kadını Maria ve televizyon haberlerinde izledikleri göçmen çocuk Radu’nun durumuna üzülen Inge ansızın ağlarlar.

Haneke bir söyleşisinde okuduğu tek filozof olarak Pascal’i gösteriyor. İsmet Zeki Eyuboğlu’nun da söylediği gibi Pascal, düşünsel gerçeklere içe doğuşla, inançla varılabileceğini söylerken ne usu kapı dışarı etmiş, ne de bütün sorunların dinden kaynaklandığını, dinle çözülebileceğini savunmuş bir düşünürdür. Bu bağlamda Haneke, aklının kavrayamadığı ya da yetmediği yerde inanca sarılan modern insanı betimlerken hem bir merhamet duygusuna sahiptir hem de Tanrısal inanca duyulan güvene karşı keskin bir ironiye. Yeryüzünün yaşattığı pek çok acının modern çağ insanının araçsal aklının bir sonucu olması, yaşanan bunca şeyi insanın düşünerek, akıl yürüterek anlamlandırmasını pek mümkün kılmaz. Haneke kişilerinin yaşadıkları bu kötülük toplumunda tinsel kurtuluşları için Tanrı’ya dua etmekten başka sığınakları kalmamıştır. Öte yandan kendi hakikatini ve praksisini yitirmiş insanın sadece Tanrı’ya bel bağlamasını da eleştirir Haneke. Yedinci Kıta’da Anna kızı Eva’ya cennete gidebilmesi için dua okumayı öğretir. Filmin sonunda Eva ölmeden önce son duasını okumayı unutmaz. “Sevgili İsa, benim iyi bir kız olmama izin ver. Böylece cennete gidebileyim.” TBK71P’da banka güvenlik memuru sabah kalkar kalkmaz dua etmeye başlar. Yeni doğan bebeklerinin sağlığı ve mutluluğu için başlayan dua dilekleri üçüncü dünya savaşının çıkmaması, Tanrı’nın acı çeken herkese yardım etmesi, dünyamızın şimdi ve gelecekte nükleer bir felakete maruz kalmamasına kadar uzar gider ve Haneke’nin bahsettiğim ironik yaklaşımının boyutunu ortaya koyar. Nitekim, Funny Games’te Paul’ün Anna’ya Tanrı’ya dua etmesi karşılığında canlarını bağışlayacağını söylemesi de benzer bir ironiye işaret eder. “Bir dua okuyacaksın. Eğer hatasız olursa Tanrı sana yardım edecek ve sıradakine ne olacağını seçebileceksin.” İroniktir, çünkü Anna’nın duayı zorla hatasız okuması bile sonucu hiçbir şekilde değiştirmeyecektir.

Önümüzdeki günlerde salonlarımıza Kent Üçlemesi’nden pek çok yönüyle ayrılan Funny Games’in birebir yeniden çevrimi niteliğindeki Funny Games U.S. uğrayacak. Aradan 10 sene geçmiş, peki niye birebir yeniden çevrime ihtiyaç duydu Haneke? Mimar Peter Eisenman ile yaptığı bir söyleşide şöyle açıklıyor: “ Çünkü ekleyecek hiçbir şeyim yoktu. İlk filmi bir Amerikalı izleyici topluluğu, şiddeti tüketen bir izleyici topluluğu için daha önceden yaptım. Ama bu onlara, yalnızca Almanca olduğu için ulaşmadı. Dolayısıyla da yeniden çevrim teklifini aldığımda, elbette dedim. (…) Kendime belli ölçüde meydan okumak istedim, filmi kendim için biraz daha zorlayıcı bir hale getirmek istedim. Dolayısıyla sahnesi sahnesine yeniden yapmaya karar verdim.” Görülüyor ki, Haneke diye illaki bit yeniği aramak yersiz. Ancak gönül istiyor ki, Funny Games U.S.’in etkisiyle esas Kent Üçlemesi Amerikalara daha iyi ulaşsın. Birebir yeniden çevrime gerek yok, dahası pek ihtimali de yok.







1 yorum: